kitabın ismi "zen ve motosiklet bakım sanatı".
ilk başlarda 'motosiklet bakım sanatını anladım da zen ne lan' diyordum ki az biraz anlamaya başladığımı sanıyorum. kitapla sohbet ediyorum, bazı yerlerin altını çiziyorum. işte altı çizililerimden bazıları;
Ve nedir iyi, Phaedrus,
ve nedir iyi olmayan -
Bunu söyleyecek birine ihtiyacımız var mı?
İkimiz de aynı şeye bakıyoruz, aynı şeyi görüyoruz, aynı şey hakkında konuşuyoruz, aynı şey hakkında düşünüyoruz, ama o bambaşka bir boyuttan bakıyor, görüyor ve düşünüyor.
Yönetsel ve kurumsal yapılanmalara da "sistem" demek doğrudur, çünkü bu örgütlenmeler motosikletinkiyle aynı yapısal kavramsal ilişkiler temelinde oluşturulmuşlardır. Tüm anlam ve amaçlarını yitirseler de, yapısal ilişkiler sayesinde ayakta kalırlar. İnsanlar fabrikaya gelir ve tümüyle anlamsız bir işi, soru sormadan, saat sekizden beşe dek yaparlar, çünkü bu yapı bunun böyle olmasını gerektirmektedir. Onların bu anlamsız yaşamı sürdürmelerini isteyen ne bir kötü adam ne de bir "ahlaksız herif" vardır; yalnızca yapı böyledir, sistem bunu gerektirir ve kimse, yalnızca anlamsız diye yapıyı değiştirme gibi tehlikeli bir işi üstlenmek istemez.
..ve saldırı yalnızca sonuçlara yönelik olduğu sürece hiçbir değişim olanaklı değildir.
Sistemler konusunda çok şey söylenmiştir; ama bu konu, hemen hiç anlaşılmamıştır.
Ama o zamana dek ve şu anda güneş parlak, hava serin, kafam net, önümüzde koca bir gün var, dağlara neredeyse geldik, bu gün yaşamak güzel. Bu hafif hava yaptı bunu. Yükseklere çıkmaya başladığınızda bunu hep hissedersiniz.
Bilimsel yöntemi uyguladığınızda her seferinde, nerede olduğunuzu, nereden geldiğinizi, nereye gideceğinizi ve nereye varmak istediğinizi bilirsiniz.
Tıkandığınız yerde, kesinlikle emin olduğunuz şeyi sorgulamanın vakti gelmiştir.
Einstein
"Bu konuya girmiş hiç kimse" diyordu, "görüngülerle bunların teorik ilkeleri arasında teorik bir köprü bulunmamasına karşın, pratikte, teorik sistemin tek belirleyicisinin görüngüler dünyası olduğunu yadsıyamaz."
Diyordu ki, günümüzdeki toplumsal krizlerin nedeni aklın kendi doğasındaki bir genetik bozukluktur. Ve bu genetik bozukluk giderilinceye dek krizler hep olacaktır. Günümüzdeki akılcılık biçimleri, toplumu daha iyi bir dünyaya doğru ilerletmiyor. Bu daha iyi dünyadan gittikçe uzaklaştırıyor. Bu akılcılık biçimleri Rönesans'tan bu yana etkinliğini sürdürürdü. Yiyecek, giyecek ve barınak gereksinimleri baskın durumda olduğu sürece de sürdürecek. Oysa şu anda büyük halk kitleleri için bu gereksinimler her şeyin üzerinde değildir, bu yüzden antik çağlardan beri kuşaktan kuşağa geçip bize gelmiş tüm akıl yapısı artık geçerli değildir. Gerçek niteliği görülmeye başlanmıştır - duygusal yönden sahte, estetik yönden anlamsız ve ruhsal yönden boş. Bugün olduğu ve gelecekte uzun süre olmayı sürdüreceği durum budur. *
Yolculuk etmek bazen varmaktan daha iyidir.
Bu gün gün ışığında her şey öylesine yoğun ki. Gölgeler karanlık, aydınlıklar parlak. Gökyüzü koyu mavi.
Sanki, yapımı saatlerce sürmüş yapılar bir başka düşünce ya da işin en ufak şaşırtmasıyla darmadağın olacaktı.
Oraya çok az insan yolculuk yapar. Maddi dünyanın bu içinde bulunduğumuz yüksek ülkesi gibi, burada gezmenin hiçbir gerçek kazancı yoktur; bazı kişiler için ise bu yolculuğun, cefasını çekmeye değer kılan, kendine özgü sert bir güzelliği vardır.
Ama ben motosikletin sürekliliğiyle gerçekten ilgileniyorum; onu düşünmeyi, onun hakkında konuşmayı gerçekten istiyorum ve bunun sonucunda, öğle yemeğinde konuşmaya elverişli, alışılmış konulardan uzaklaşma eğilimi gösteriyorum ki bu da bana ketum, uzak bir görünüm veriyor. Bu bir sorun.**
Resmi olarak okul, bir "eğitim fakültesi"ydi. Bir eğitim fakültesinde öğretirsiniz, öğretirsiniz, öğretirsiniz; araştırma için zaman yoktur, düşünmek için zaman yoktur, dış olaylara katılmak için zaman yoktur. Salt öğret, öğret, öğret ve sonunda zekanız söner, yaratıcılığınız körlenir ve neden böyle sönük olduğunuzu anlamayan, olan bitenden habersiz, masum öğrencilerden oluşan ve birbiri ardınca gelen dalgalara tekrar tekrar aynı sıkıcı şeyleri anlatan bir otomatik makine olursunuz. Sizi sönük bulan öğrenci size saygısını yitirir ve bu saygısızlığı ötekilere de yayar. Böyle biteviye öğretmenizin nedeni, bunun hem gerçek eğitim veriyormuş gibi görünüm elde etmenin hem de bir üniversiteyi en kolay yoldan götürmenin akıllıca bir yolu olmasıdır. (Bir hoca ağzından anlatıyor.)*
Gerçek üniversite zihinsel bir durumdur.
Tümüyle güvendiğiniz bir şeye asla kendinizi adamazsınız. Kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Çünkü güneşin yarın doğacağını herkes bilir.
*Muhteşem bir analiz
**Bazen aynı şeyi hissediyorum.
1 yorum:
Tıkandığınız yerde, kesinlikle emin olduğunuz şeyi sorgulamanın vakti gelmiştir.
kısa ve öz diyosun, cekip aldım parçadan adamım :)
Yorum Gönder