14 Mart 2014 Cuma

Huysuz bir adamın günlüğü

Huysuz bir adamın günlüğünü okudunuz mu hiç?
Genelde anlamsız geliyordu kelimelerinin dizilişi, bir sonuca varmıyor gibi sıralanıyordu kelimeler birbiri ardına. Hep karanlık sokaklarda geziniyor, uzaklaşıyordu gürültüden, kavgadan ve kahkahalardan.

Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Yağmur yağıyor sokakta, hayaller kuruyordu sokaktaki lamba, lambadaki o harika sokakta.

Yağmur yağıyor, huysuz bir adam sokak lambasını geride bırakmış yürüyordu. Uzaktan bir itfaye aracının ritmik sireni belli belirsiz işitiliyor, sokakta yürüyen adamın yüreğinde bir ateş hararetle yanıyordu.

Huysuz bir adamın günlüğünde yazıyordu doların ne zaman yükselip ne zaman düştüğü. Ve kuveyt dinarının göklerde uçtuğu. 'Gökyüzüne şatolar kurmak için ne dolara ne dinara ihtiyacım var' diye bitiyordu kenarında bir bulut ve mutluluk çizilmiş saman kağıdından sayfa.

Zamanla barışmış olduğunu anladım yazdıklarından. Pek acelesi ve şaşkınlığı yoktu. Dolu dolu yaşamak için ayrıca bir çaba sarfetmiyor ve kafasından geçenleri kimse bilmez, kimseler tam manasıyla anlayamazdı. Bu bir artistliğin göstergesi değildi. Şöyle yazmıştı "Hafif serin bir sabah, şansıma rüzgar kuzeyden esiyor. Ben güneye gidiyorum, solda güneş yükseliyor ve insanların kafasında ne düşüncelerle gözlerime baktığını çoğu zaman anlayamıyorum. Buna rağmen kendimi huzurlu ve şanslı hissediyorum. Rüzgar kuzeyden esiyor.."

Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Tarihler ardışık değil, düzensiz yazılmış bazıları bir kelimeden oluşan yazılar bile var. Kafasına estikçe yazıyor belki. Belki etkilendikçe yazıyor. Yırtılmış sayfalara rastladım. Muhakkak olmalı her günlükte yırtılmış sayfa, belki sırf bunun için huysuz bir adam tarafından yırtılmış olabilir onca sayfa.

Huysuz ya da değil, herkesin bir günlüğü olmalı. Hayallerini, kırgınlıklarını, pişmanlıklarını, mutlu anlarını ya da her ne isterse yazmalı, istiyorsa köşesine- berisine, ortasına, kıyısına bir şeyler çizmeli insan. İlle de birileri beğenecek diye yazacaksın diye bir kaide yok, herkes kendince nedenler bulabilir yazmak için.

Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Adam neden yazıyor bilmiyordum.
Ben Fetih hocanın "stokastik" dersinde çok sıkıldığım için, onun günlüğünden aklımda kalanları yazdım. Ya da öyle düşünmenizi istiyorum.

13 Mart 2014 - Ankara'ya 30 km.
Mr. Zagoncu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder