29 Temmuz 2011 Cuma

22 Temmuz 2011 Cuma

Beni siz delirttiniz! Evet! - Esra Parlak

Alışagelmiş birçok insan. Alışıgeldikleri gibi sevip alışageldikleri gibi yaşayıp alışageldikleri gibi terkediyorlar; insanları, dünyaları, dünyayı.. En değer veren kişilere oluyor tüm nankörlükleri.. Elest meclisinde En Değer Veren'e verilen sözün unutulmasından belli.. Dünyaya nankör diyorlar sonra. Onların hizmetine verilmiş ama onların mahvettikleri bu harika gezegene.. Adına sonra normal diyorlar tüm bunların.. Sen deli oluyorsun..

Alışamadım bi türlü bu düzene. İçimde bi yer hep o sözü verdiğim günkü gibi kaldı.. Alışılagelenden nefret ettim hep. Belki tek isyanım budur 'Neden' diye sorduğum.. Başka ne düşündürmeli insanı, ne üzmeli, bir şey varsa sorulacak bundan daha değerli ne var? Bırakın artık ne olur.. Gitmek kalmaktan daha normal değil. Vazgeçmek sevmekten..


20 Temmuz 2011 Çarşamba

sinopbaz.

kuzey;
her zaman farklı şeyler hisler getirmiştir bana, rüzgar bir farklı güneyden kuzeye dağları geçtikten sonra.
uzasan göğe ersen, cücesin şehirde sen - bir dev olmak istersen, dağlarda şarkı söyle.
yazacak çok fazla düşüncem olduğunda yazacak hiçbirşey bulamıyor gibiyim. ben konuşmayayım o zaman buyurun ;)

kaptaan said sparrow

bakışım ablam ve kuzenimede yayılıyor..



1

2?


mm şey, fotoğraf yan değil.

A. Said Parlak
20.07.2011 - Sinop/Turkey

11 Temmuz 2011 Pazartesi

diyaloglar.

bıyıkları yeni terleyen bir çocuk. hava sıcakmı sıcak, aynı binadan çıkıyoruz, bana bakıyor;

*pizacıı ağabeeey
-he kardeş
*hangi pizadansın (motora bakar ve) haa dominoss
*(gözü motorda, bisikletini yanına çeker) hayat sana güzel be ağabey
-bisiklette iyidir
*bu sıcakta pedal çevirmek zor oluyor be ağabey
-ekmek parası içindir (?)
*he ağabey
-Allah kolaylık versin kardeşim

benden önce ayrıldı, yollarımız ayrılana kadar onu geçmedim, dükkana kadar(da) hızlı gidemedim.  aslında çok farklı değildik, herkes gibi, sen gibi ben gibiydik.

doğu afrika da bir kampta şuan açlık yüzünden günde 3 kişi ölüyor. biz ise tokluk yüzünden ölüyoruz.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

ben temmuz 2011

2 haftadır hergün saatlerce motosikletin üstündeyim. trafik, beklemek hiç güzel şeyler değil. hele motorun üzerindeysen, hava 35 derece ve başında kask varsa daha kötü. ancak bir süreden sonra beklemek katlanılabilir seviyede alışılabilen bir davranış halini alıyor. ancak bir grup sürücü var onların davranışları tabiatıma aykırı ve alışamıyorum. ağızlarında küfür, hem suçlu (olduklarınıbilmeyip) hem güçlü (olduklarınısanıyorlar), hiç kavga etmedim ancak ne kdar daha sabredebilirim bilmiyorum. başımdan kaskı çıkarıp adamın birinin suratına vurduğumda dağılmış suratıyla hayatına devam etmesine içim elvermiyor birtürlü o gruptaki insanların. ya ben çok safım, ya onlar çok şanslı, yada her ikiside. ha bide trafikte korna gerekli, hele küçük bir taşıtsanız motosiklet gibi, bazen farkedilmek için korna hayatınızı kurtarabiliyor. ancak kornanın uslubu var arkadaş. gereksiz yere hayvan gibi kornaya basanlar yukarıdaki gruptan, onlar içinde birkez daha bana sabır dileyin. ben kavga sevmiyorum.

iş hayatı çok değişik, öğrencilik ise şahane. insanlar birbirlerini kullanıyorlar, birbirlerinin açıklarını arıyorlar, birbirleriyle didişiyorlar, patronlar para kazanmak için türlü numaralar yapıyor. ne kada kötü bişey bu yahu. ilerde kendi işimi kurmayı düşünmeye başladım. büyüdükçe yüreğime sığmayan, beni ben yapan ne varsa hepsinin bu dünyaya, bu düzene çok aykırı oldugunu farkediyorum. bazen gerçekten dayanamıyorum. ve ne yapacağımı bilmiyorum. sadece inanıyorum.

gözlerim kapandığında.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

to marlis;

sen bir ince ruhsun, gündüzleri esen rüzgara sorduğum, geceleyin gökyüzünde aradığım.
sen bir masalsın, benim kurduğum.