23 Ocak 2011 Pazar

fazlalık mı?

bir pazar sabahı. uyandım ve yeterince dinlendim, ancak zihnimde çok fazla düşünce var. ve bu beni rahatsız ediyor şuan. ev de çok sıcak. neredeyse çok bunalmış bir vaziyetteyim. dün ılgaza gitmiştim belki bir günlük soğuğa alışmanın ertesi günkü sıcakta bunalmama neden olmasındandır, veya şuan tamamen uyduruyorum.
dün çok konuştum sanki, hiç tanımadığım bir insana, hiç tanımadığım bir insana anlatmayacağım şeyler anlattım. "denge" kavramını zihnimdeki düşüncelere de uyguladığımda rahatlayacağım. ve bunları yazmakda bir nebze rahatlattı beni.
ılgaz güzeldi her zamanki gibi yüce bir dağ ve yerinde duruyor, geçen seneye göre çok az kar var. sadece pistte doğru düzgün kar var. seneye o da olmayacak belki.
insanların gözlerine bakmayı seviyorum, anlattıkları şeyler var biliyorum gözleriyle. ve zaten ben masal dinlemeyi de çok severim.


Herşeyden güzel olan dün beni yarın için heyecanlandırdı.  (=

20 Ocak 2011 Perşembe

Mr. Nobody olmak istemim.

herşeyin güzel gideceğini hiç sanmadım hayatta, lakin bunu da beklemiyordum.


Günler öncesinden aldığım bilet.

Günler öncesinden beklediğim organizasyon.
Ey blog okurum eğer gidersen ustaların şarkıları'na benim için de dinle. Ve bilmelisiniz ki şubat ayında doğmama rağmen şubat ayının başlarında vefat etmiş olan Cem Karaca ve Barış Manço amcalarımın vefatları aklımdan çımadığı için hüzünlüyümdür şubatları. Ben öyle severim bu amcaları bunu bilerek dinleyin (=
hüzünlendim be.

Bu arada "Mr. Nobody" bir filmdir. Aslında oldukça güzel bir filmdir. İzlemeni tavsiye ederim.

10 Ocak 2011 Pazartesi

elf taşları

birşeyi yapmak için onu çok sevmelisiniz birşeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız.
 Che söylemiş bunu.
düşündüm ben neye inanıyorum, neyi seviyorum neyi yapıyorum.

sanırım ben delicesine inanmayı çok seviyorum, çok sevmeye inanıyorum, çok sevmeyi seviyorum ve hiçbirşeyi çok sevmiyorum.

sanırım delicesine inanmaya bayılıyorum. delicesine inanma düşüncesi bile sol tarafımda bir heyecan hissettiriyor bana, ve bu heyecanı seviyorum, heyecan verici şeyler yapmayı da seviyorum.

sanırım ben zaten sevdiğim şeylere delicesine inanabiliyor, delicesine inandığım şeyleri sevebiliyorum.

sanırım ben delicesine inanacağım şeyler bulmayı seviyorum, inandığım elimi tuttuğunda düşerek yürümeyi inanç düştüğünde onu kaldırmayı ben düştüğümde inancın elini uzatmasını seviyorum, ve beraber uçurumun kenarında yürümeyi inancımla.

sen bana delicesine inanacağım birşeyler verirmisin? ve zaten sanırım ben ne kadar uzaksa kavuşmamız aklıma da yatıyorsa o kadar güzel inanıyorum.

aslında bilmiyorum. her gördüğüm gözün yardımına ihtiyacım oluyor ve onlar bilmesede bana yardımcı oluyorlar bilmedikleri inançlarımda. ve bazı gözlerin içine bakmak istiyorum hiçbirşey söylemeden ve farkında olmadan yardımcı olsunlar diye.


Binamızın bahçesinde bulunan ve binamızın altına yeni açılacak dükkanın tabelası gözküsün diye bugün yarısı kesilen, çocukken saklanbaç oynarken üzerine çıktığım ağaç. neden duyamadım sesini sen kesilirken. inan orada olsam sana bunu yaptırmazdım. özür dilerim.

6 Ocak 2011 Perşembe

T yi 0.5 aldığım zamanlar

beyaz hayellerime dahil olan ve beyaz hayellerine dahil olmak istediğim güzellikler var.
tunalı pasajındaki sahafçı haftaiçi 11.30da gitmeme rağmen kapalıydı. bende birkaç fotoğraf çekeyim dedim.
ancak vitrinden mest olmadığım söylenemez. birdahaki sefere içeriyede girebilmem ümidiyle.


4 Ocak 2011 Salı

saat

unutmuş olduğum belkide hatırlamak istediğim - korku duvarlarıyla örülmüş bir kalede- hislerim var sanırım. ve aslında hiçbir şey bilmiyorum ben. zamanın da içinde veya dışında değilim.