24 Haziran 2014 Salı

gelir aklıma

Yılmaz Odabaşı'nın bir şiiri gelir aklıma "vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım. gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım". Ben dayanamayıp yazmaya başladığımda, kalemim kağıt ile buluştuğunda gelir aklıma şiirin bu parçası. Dayanamam, el ayak çekildiğinde defterimin kapısını çalarım anlatırım ona bazen ne anlattığımı bile bilmeden.


Serin bir sabahtı, erken kalkıp bir bardak su içtim, yüzümü yıkadım, pantolonumu ve ceketimi giydim. Kaskımı alıp dışarı çıktım, motosikletin tozunu silip, eldivenlerimi ve kaskımı giyerken motoru boşta çalıştırdım. Gece çiseleyen yağmurun kokusu yan bahçemizdeki iğde ağacının kokusuyla karışıyordu. Yola çıktım, nereye gittiğimin önemi olmadığı sadece uzaklaşmak için yolda olduğum zamanlardan bir tanesiydi. Gelir aklıma ben yoldayken beraber hayaller kurduğum yoldaş(lar). Bazıları halen yanımdalar, gelir aklıma unutanlar ve unutulanlar..


Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Hayat Kafe'de sigara içilen kesimde arkadaşlarıyla oturuyorlar. Herkesin yüzünde bir gülümseme. Şöyle yazmaktadır günlükte "yine sıradan insanların alışılagelmişlikleri normal kabul ettikleri sıradan bir gündü. sıradan insanların kendilerini farklı hissettikleri boktan bir kafede oturuyorduk. ben de öyle davranıyordum. espriler döner laf lafı açar şen şakrak muhabbetler ederdik. geceleri bu düşünceler beni rahatsız ediyor. şen şakrak muhabbetler eden boktan insanlardan biri olarak ben gerçekten mutlu olmuş muydum?".Ve Balzac'ın bir sözü gelir aklıma

'başkalarının mutluluğu artık mutlu olamayacak kişilerin sevincidir'*


Burada da bir şeyler yazıyor yayınlıyorum ama gelir aklıma; kim okur yazılarımı da belki dünyada bıraktığım bir kelime gelir aklına.


*Balzac / Vadideki Zambak / 331


7 Haziran 2014 Cumartesi

kendini engelleyen adamın anlattıkları (1)

Bir kitap okuyordum, neredeyse sayılamayacak kadar çok ana karakteri olan çözümlenemez bir kitaptı. Karakterlerden ikisi; bir yaramaz kız çocuğu ve onun en sevdiği arkadaşı sayılmayan ancak hoşlandığı bir çocuktu. Yaramaz kız çocuğunun adı fil olsun, oğlanın adı ise filinta. Bizim Fil ile Filinta bir gün koskoca ağaçların olduğu bir yolda yürüyüp muhabbet ederlerken laf döner dolaşır ve Filinta'ya 'sen  kendini engelleyen adamsın.' der.

Aradan yıllar geçer ve kendini engelleyen adam büyür ve bisikletiyle hindistana yolculuğa çıkar, amacı bir budist tapınağına kabul görüp kendinin de ne olduğunu bilmediği aradığı 'şey' i bulana kadar orada vakit geçirmektir.

Kendini engelleyen adam anlatıyordu;

Daima yürümeyi tercih ettim, yürürken hayal kurdum, bazen hayallerimde dahi hayal kurar olmuştum. Bazen bunu o kadar abarttım ki bunun bana zarar verdiğini düşünmeye başladım. Oysa tek ihtiyacım olan bu hayalci benliğimi anlayıp hayallerime ortak olabilecek hayalimdeki arkadaşı bulabilmekti.

Daima yoldadır insan, biliyorum bazılarınızın aklına asfalt veya toprak yollar geliyor 'yol' denilince sadece. Ben henüz ilk okula giderken babam 'her erkeğin ihtiyacı olan tek şey bir amaçtır' demişti. Babamı kaybettikten çok sonraları ne demek istediğini anlayabilmiştim. 'Hayata karşı bir duruşun olacak' dediğinde babam, ben lisedeydim. Hayatın karşısına geçip durmak istemiş ancak hayata karşı sağlam durabilmek için hayat ile el ele tutuşmak gerektiğini daha sonraları anlayabilmiştim.

Bazen sırf robot olmadığımı kendime kanıtlamak için bir şeyler yaptığım oldu. Hayatta birçok şeyi sadece kendimi tatmin etmek için yapan, kimseyle bir alıp veremediği olmayan değişik bir tür bencildim. Birçok ülke gördüm, onlarca şehirden geçtim ve yüzlerce insanın ağladığına, güldüğüne, nidasına şahit oldum.

Ben değişik bir tür bencildim dedim, kendimi çok önemser heyecanımın peşinden giderdim. Kendimi hiç önemsemez ve soğuktan yağmurdan ıvırdan zıvırdan şikayet etmez, korkmazdım. Bazı insanlar vardı 'cereyanda kalmaktan' ve bedenlerine 'soğuk girmesinden' ödleri kopuyordu. Anlaşılan o ki soğuğu tıpkı bir mikrop yahut adamın etine saplanan bir bıçak gibi maddi ve cisimsel bir şey zannediyorlardı. Bu bakımdan "soğuk" onlar için iptidai halkların totemi gibi maddi olmak yanında bir kütleye de sahipti. Soğuk aynı zamanda 'tabuydu'. Cereyanda kalmamanın yanı sıra işte bu yüzden 'taşa da oturmazlardı'. Çünkü oturmak suretiyle bu tabuya dokundukları vakit soğuk, sert ve katı bir ejderha gibi bulabildiği ilk geçitten bedenlerine girerdi.

Soğuktan korkmayan ve hayallerimi hayallerine katıp onları benimle yaşayabilecek bir insan ararken günden güne yoruluyordum.. Anlıyordum yaşlanıyordum..

ve bir adım daha atarsın

Yirmi birinci isim günümü geride bırakalı neredeyse üç ay oluyor, değer verdiğim bir insanın beni geride bırakalı ise bir sene..

Üniversite üçüncü sınıfı da bitirdim, bir süre sonra artık soranlara "son sınıf" ve "evet bu sene mezunum" diyeceğim. Bunları düşünmek hem biraz tedirginlik hem de heyecan hissetmeme sebep oluyor. Zaman zaman her birimiz durup düşünüz;

-Şuan neredeyim?
-Ne yapmak istiyorum?
-Ne yapıyorum?

Ben hayatta yapmak istediklerimi başarabiliyor muyum bilmiyorum. Çoğu zaman bulunduğum yerden rahatsızlık duymuyorum, ben yolda olmayı seviyorum, bulunduğum yerin keyfini çıkarmak beni mutlu ediyor.

Birçoğumuz korkuyor kendimizi garantiye almadan yola çıkmaya, detaylı detaylı planlar hesaplar yapmadan bir işe girişmeye. Hayat ki stokastik süreçlerden oluşan bir dizi eylem bizim için, kontrol edebileceğimiz etkenlerin sayısı oldukça düşükken bazen kontrol etmeye çalıştığımız süre içerisinde hayatı kaçırabiliyoruz.

Bunları yazalı iki gün geçti ve ben yazıyı halen tamamlayamamıştım.. Rastlantılar ve tesadüflerin amaçsız olduğuna inanmayan bir insanım. Beni bilen bilir, karma'ya güvenir ve tesadüfler heyecanlanmama yeter.

Hepimiz başımızdan geçen olaylar silsilesini düşünürüz, bazı olaylar hafızamızda öyle yer eder ki an ve an hatırlarız tüm detaylarıyla. İşte içerisinde bir çok tanımadığım bir insanın olduğu öyle bir kaç parça bir şeyler var hafızamda düşündükçe heyecanlandığım.

Yazı nasıl başladı ve nasıl bitiyor bilmiyorum, kafamın çok fazla karışık olduğu zamanlar yazmamam lazım sanırım.

Ve ne olursa olsun bir adım daha atarsın bilinmeze doğru. Yolda olmanın verdiği keyif ve mutluluğun hayatınızda yer etmesi dileğiyle..