Serin bir sabahtı, erken kalkıp bir bardak su içtim, yüzümü yıkadım, pantolonumu ve ceketimi giydim. Kaskımı alıp dışarı çıktım, motosikletin tozunu silip, eldivenlerimi ve kaskımı giyerken motoru boşta çalıştırdım. Gece çiseleyen yağmurun kokusu yan bahçemizdeki iğde ağacının kokusuyla karışıyordu. Yola çıktım, nereye gittiğimin önemi olmadığı sadece uzaklaşmak için yolda olduğum zamanlardan bir tanesiydi. Gelir aklıma ben yoldayken beraber hayaller kurduğum yoldaş(lar). Bazıları halen yanımdalar, gelir aklıma unutanlar ve unutulanlar..
Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Hayat Kafe'de sigara içilen kesimde arkadaşlarıyla oturuyorlar. Herkesin yüzünde bir gülümseme. Şöyle yazmaktadır günlükte "yine sıradan insanların alışılagelmişlikleri normal kabul ettikleri sıradan bir gündü. sıradan insanların kendilerini farklı hissettikleri boktan bir kafede oturuyorduk. ben de öyle davranıyordum. espriler döner laf lafı açar şen şakrak muhabbetler ederdik. geceleri bu düşünceler beni rahatsız ediyor. şen şakrak muhabbetler eden boktan insanlardan biri olarak ben gerçekten mutlu olmuş muydum?".Ve Balzac'ın bir sözü gelir aklıma
'başkalarının mutluluğu artık mutlu olamayacak kişilerin sevincidir'*
Burada da bir şeyler yazıyor yayınlıyorum ama gelir aklıma; kim okur yazılarımı da belki dünyada bıraktığım bir kelime gelir aklına.
*Balzac / Vadideki Zambak / 331