11 Temmuz 2017 Salı

Il tempo è relativo

"Time is quite relative my dear" he said. He knew that how universe works and how people think.


"Our planet Earth is on orbit for a long time. When we recognize it, we called one cycle around the Sun as one year. The term of year is something we made it up. So why do you think that I care how old you are or the age differences between us. Its meaningless even we dont know how long we will be exist. Time is quite relative my dear, dont overestimate human kind. We are just here, try to enjoy now. Yes right now."

He freed himself from time then he believed in love as many others..

______________________

Dolunayın ardından

Tramvaylar geçiyor önümden, ben seni bekliyorum
Sözlerin havada süzülüyor,  ben gözlerinde yüzüyorum

Farsça bir şiir okuyorum bugün
Hayır mesnevi den bir beyit değil bu
Bu sana son defa soruşum diyor şair
Yalan söylüyor kendine biliyorum
Sadece bir cevap bekliyor nefesinden hayata dair

Farsça bir şarkı çalıyor uzaklardan belki eski bir anıdır umuyorum
Dudakların eşlik ediyor şarkıya, ben dudaklarına bakıyorum
Gözlerin gökyüzünde dolaşıyor, ben gözlerinde yaşıyorum

Sokak lambaları daha düşük frekansta titriyor bugün
Kalbimi senden korumam gerek korkuyorum
Umursamazlık okulundan birincilik ile mezun olduğun yazıyor gazetelerde
Ben yağmurun kokusunu yağmadan alıyorum

Yaz yağmurları çok kısa sürer,  bunu bilenler çoktur
Yalnız kendi ile konuşanların kalplerinin anahtarı yoktur
Ve seyretmek dolunayın ardından seni
Tüm düşler nasıl da tarumar olur

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Kuşlar uçuyor hayat ne garip..

Son iki aydır kütüphane mağduruyum. Derslerin de bitmesi ile beraber sabah 8am kütüphane çalışanları ile açılış, pek uykulu isem kahve makinesinden bir kahve almam ve ardından ders çalışmaya başlamak..

Tam üç dolunay olmuş yazmayalı buraya. Biraz durulduk, sınav sonuçlarını da bekliyoruz derken yazasım tuttu. Şu an yazdığım masanın da fotoğrafını paylaşıp anlatmaya başlıyorum.

Burada kaldığım her gün Milan'ı daha çok seviyorum. İlk geldiğimde edindiğim hırçınlık yavaş yavaş beni terk ediyor. Hoşuma gitmeyen şeylere alışmaya başlıyorum veya hoşuma giden şeyler değişmeye başlıyor.

Burası gerçekten çok güzel bir şehir. Mesela geçen gün Sefa ile bir konuda konuşuyorum "aa sinemaya gitsenize" dedi ben bir şaşırdım. Bir insan niye sinemaya gitsin diye değil, ama gerçeklik şu: Ankara'da etkinlikler (buluşmalar, yeme içme, takılma) hep avm lerde oluyor. Bunun çok önemli bir nedenleri şehrin kışın soğuk olması, avm kütlürünün on yıl içerisinde iyice oturmuş olması, talep de görmesi, çoluk çocuk gelindiğinde güvenli olması. Ama benim için zaten oldukça tiksindirici olan bu kapitalizm şatoları daha da kötü hale geldi..

(Şu an bu farsça şarkıyı dinliyorum)

Burada şehrin içinde bizim avm ler gibi sayılabilecek belki bir iki yer var ancak kimse arkadaşlarıyla buluşmak için avm ye gitmiyor, yemek yemek için avm ye gitmiyor, ne yapayım ne edeyim diye düşünüp zoraki sinema,lazer tag, bowling zorlanmıyor..

Son dolunayı izlediğim yerden size bahsetmek istiyorum ismi "Arco Della Pace". Burada kışın kimseleri göremesek de yaz akşamları hiç yoksa gece 1e kadar insan dolu. Ama insan dolu derken tıklık tıklım kalabalıktan bahsetmiyorum (örneğin bir cuma akşamı seğmenlerde oturacak yer arayıp iki ağaç olsun da altında oturalım ve rahat edelim diye gidiyoruz, ancak cool takıldığımız seğmenler parkı gerçekten o kalabalıkta cool olmuyor, ancak elimizdeki en güzel seçenek tabi orası ayrı).
Parco Sempione tarafından görünümü
Yapımı 1838'de tamamlanan bu yapıt 1815'de Viyana kongresi sonrası Avrupadaki barış ortamını simgelemektedir. Ama Italyanlar için ayrı bir anlamı olan Zaferi de simgeliyor.

Şehrin hemen hemen tam ortasında olan Arco, Sempione parkının sonunda yer alıyor. Sempione parkının bir diğer ucunda ise Castello Sforzesco bulunuyor. Sağ tarafa eklediğim ikinci fotoğraftan Arco nun ortasından ileriye doğru baktığınızda Sempione parkı ve Sforzesco kalesi görünmekte. Oldukça keyifli bir manzara.

Resimde görünen tramvay benim evme gidiyor. Son durağı olan piazza castelli'de inerseniz beklerim.
Diğer taraftan görünümü
Tramvayın durduğu cadde trafiğe kapalı, sağlı sollu bir sürü cafe, bar ve yeme içme yerleri var. Şehrin dokusu ile oldukça uyumlular. Meşhur aperitivo (10eu civarı sadece içeceğe para ödeyip açık büfe -ki ağır ağır yemekler değil minik minik yiyeceğiniz bir sürü şey) için bura oldukça tercih ediliyor. Aynı zamanda sempione parkındaki sivri sineklere dayanabiliyorsanız parkın içi de iyi bir tercih. Arco nun etrafı bir amfi tiyatro gibi taş oturaklar ile çevrili, parka yakın tarafı yaklaşık 4 basamak, diğer tarafında ise bir basamaklık taş oturma yeri var. Ancak yeterince insan oturabiliyor, ve geniş bir alanı olduğu için insanlar rahat rahat takılabiliyor.

Aslında buranın güzelliği yediğiniz içtiğiniz veya gördüğünüz şeyler değil. Her şeyin bir uyum içerisinde olması. Güzel bir şehirde yaşadığınızı hissetmeniz. Sokakların açılarından tutun da, önünüzden geçen tramvay, ağaçlar.. Her şey bir uyum içinde. Ama bu rastgele olan bir şey değil, her şeyin uyum içinde olması için, daha güzel olması için çaba gösterilmiş ve bir emeğin sonucu.

Son dolunayı Arco da seyrettim, gün batımını orada yakaladım bir sonraki dolunayda Türkiye de olacağım.

Seneye nerede kalacağım henüz belli değil, ama şuan bu satırları yazdığım evden ayrılacağım. Hiç bir sınavım henüz açıklanmadı ve bu sebepten henüz dönüş bileti de almadım. Bir kontrol manyağı olarak belirsizlikler beni çok tedirgin ederdi, ancak ona da alıştım.

Bir sürü şeye alışmak bir büyüme işareti mi?..

Edit: böyle bir şarkı varmış hiç unutmak istemiyorum "Yusuf - Cat Stevens / Father and Son"

Bir kış gecesi Arco della Pace