18 Nisan 2012 Çarşamba

sadeli olsun.

benim bir kitabım var. bitmeyen bir kitap, bitmeyen bir armağan. ve bende güvende o.

benim bir kitabım var. ilk kelimesiyle beraber sonu gelen
benim şiirlerim var dizlerinin vezni bozuk, kağıtları buruşuk
şiirlerim atılı değiller çöp kutusunda. asılılar birer iple tavanımda
benim kağıtlarım var orada, burada
içinde kızgınlıklarım yazar, söyleyemediklerim

benim iki yönüm var. iki kaderim, iki seçimim. beni yokuş aşağı bırakan kadın söylemişti bana. otobüsteydik. o cam kenarında. "iki farklı sen varsın" demişti "hangisi sensin bilemiyorum". ben sadece özür dilemiştim.
herşeyden soğuğum aslında. birşeyleri düzeltmeye çalışmıyorum. yorgunum biliyorsun.
tiki olamayacak kadar akıllısın. denize atılmış bir küp kadar dolu. kuytu bir liman değilsin. koca koca duvarların var dayanırsın. çoğunlukla yaklaşamaz dalgalar duvarlarına.
fırtınalı sulardan bir göl gibi davranmasını beklemek.


rüzgar bugün lodos esiyor. borda feneri gözüktü gelen var sularıma. floklar çözülsün fırtına yaklaşıyor. camadan vur kaptan. tüm dünyaya geniş, yüreğine dar olan..

14 Nisan 2012 Cumartesi

bir


aldığım nefes yetmedi söndürmeye içimdeki ateşi,
yandım.

söylediğim sözlerin yoktu bir tesiri artık,
sustum.

gözlerindeki ışık gökyüzündeki gibi değildi,
uyudun.

şiirler yazdım.
anlatamadım.

Mr. Zagoncu

9 Nisan 2012 Pazartesi

kahve gibi yazı


şimdi hiç demeyin kahve gibi yazı olur mu. her şey kahve gibi olabilir, ben bunu sonra sana anlatabilirim ancak bu yazının kahve gibi oluşu şundandır; üzerime çökmüş yorgunluğu giderir diye ayaklarımı uzatmış uzun süredir birşeyler yazmamanın vermiş olduğu dolgunlukla üzerimdeki yorgunluğu az da olsa atsın diye yazıma başladım. yorgunluk yazısı..

geçtiğimiz haftalarda çıktığım balkan turunda 4 ülkeyi görebilmiş ve iki tanesini gezebilmiş oldum. kosova ve bosna hersek'i güzelce gezdim. hatta bosna hersek'in baş kenti sarajevo(saraybosna)  kentini istanbuldan daha iyi bildiğimi söyleyebilirim artık.

gel benimle..

25 Mart / Pazar, 01.00, Kosova- Sırbistan arası biryerler /
gezmekten daha çok gezebilmek haz veriyor bana. gezdikçe fiziksel ve zihinsel yeterliliğimi hatırlıyor, ellerimi ve kollarımı daha çok açıp daha bir sarılıyorum gökyüzüne. dün iletişim kurmanın gayet kolay olduğunu test ettim ve öğrendim. hiç yabancı dil bilmeyen bir amcaya fotoğrafını daha önceden çektiğim yeri kameramdan göstererek nasıl gidebileceğimi ingilizce sordum. ağzından tek kelime çıkmadan doğru yeri tarif edebildi ve bende anlayabildim. tabi ben işimi sağlama almak için gidip güzel gözlü bir kosovalı kıza daha sordum. o da yarım yamalak ingilizcesiyle anlatıp arkadaşıyla gülüşe gülüşe gözden kayboldu.

26 Mart / Pazartesi, 05.53, Sarajevo /
burada köprüler yalnızca iki toprağı birbirine bağlamıyor. ayrıca insanları, düşünceleri ve daha nice değerleri birbirine bağlıyor. bazı köprüler de sınıfları birbirinden ayırıyor. su her yerde. nehirlerin sağından, solundan yada üzerinden geçiyoruz sürekli. dağlar ve yollar alabildiğince kırılıyor. bir yılan gibi değil, bir hasret hikayesi gibi bu defa. ilkokul ve lise öğrencilerinin tatil zamanlarında gönüllü olarak çalışması sonucu yapılabilen tünellerin içinden geçiyoruz. her tünelin içinden geçtiğimde başka bir hayat benim içimden geçiyor ve gökyüzüne yükseliyor.

ve son olarak.. ben duygularımı dillendiriyor değilim sana karşı. asla saklamadım sana yazdığım kağıtları senden. sadece sen gelip bakmadın..