26 Haziran 2020 Cuma

Zaman Susar

Zaman uçar demiştik, zaman her şey gibi tek bir özellik ile belirtilemeyecek durumdadır. Zaman bazen de susar, bekler.

Bir ceviz bahçesinden meyve alabilmek için 7 yıl beklemek gerekir, en iyi verime ise 10. yıldan itibaren ulaşılabilir.

Bir ceviz bahcesinden iyi bir verim alabilmek için altyapısının düzgün olması toprağının ona uygun olması gerekir. Yıllar sonra uzayacak kökler için öncesinde hazırlık yapmak gerekir, bu hazırlıklar yapılmaz ise yıllar sonra ne kadar emek verilirse verilsin diğer bahçeler kadar verim alınamaz.

Hayat da böyledir, bir adım atmadan bir karar vermeden önce bazen beklemek gerekir, bu bekleme her zaman aciklanabilecek bir şey değildir. Zaten bir çoğumuz gerçek düşüncelerimizin çok azını başkalarına aktarabiliriz, her ne kadar uğraşsakta bu böyledir. Cümle muhendisleri dahi bu konuda sadece ortalamadan daha iyidirler.

Toparlamak gerekirse, ne yılların sürecek tecrübeyi birden edinebiliriz, ne ağaçları birden büyütebiliriz, ne de kilometre yapmadan motosiklet sürmeyi biliyorum diyebiliriz.

En kötüsü anlaşılmamak. Bazen yapacak bir şey yoktur, zaman susar ve beklemek gerekir.

5 Haziran 2020 Cuma

Seviniriz ve üzülürüz

İnsan bazen duygularını anlatamaz, kelimeler yavan gelir. Gözlerin gerçeği göremediği ve insanların kalbiyle gördüğü gibi bir şey işte.

Bir dolunay gecesinde yazıyorum cümlelerimi. Her yerde cemalini gösteren şahit olurken yaşadıklarımıza, hayatımdan bir kesit daha aktarıyorum buraya.


Aldığım en anlamlı hediye. Yazdıklarım toplanmış uç uca eklenmiş ve kitap olmuş. Neredeyse her kelimesi beni hayrete düşürüyor. Yazılanlar güzel olduğundan falan değil, yazılmış olmasının güzel olduğundan. Anılar ve anlar teker teker birikip yitip gitmeden bir yerlere işleniyor. 

Kitabın ön sözünü sizlerle paylaşayım:

"Bu kitap 2010 yılından bu yana Mister Zagoncu'ya eşlik eden pek kıymetli bir blog sayfasının kağıda dökümüdür. 
Acı tatlı tüm anılar hatırlanmaya değerdir çünkü bugünkü bizi onlara borçluyuzdur. Yaşama sevincini, hayallerini, üretkenliğini, o kabına sığmaz çocuğu hiç kaybetmemek için bir başucu kitabı. 
Kendisine bu güzel yazıları yazdığı için, kendi hayatlarımızdaki ortak duyguyu bulup çıkardığı için, saklanmış hayallere, hayal kırıklıklarına dokunduğu için, emeği için sonsuz teşekkür eder, yazılarını daha geniş kitlelerle paylaşmasını dileriz."

Hediyeye ne kadar sevindiğimi -gerçi sevinmek yaşadığım duygulardan sadece biriydi- anlatmaya pek niyetli değilim. Bazı şeyler anlatılmadığında daha kıymetli kalıyor. Bu anlamlı hediye ve anlamlı ön sözün temel noktalarından biri hakkında bahsetmek istiyorum: yol önemlidir gittiğimiz yer değil. Olduğumuz kişiyi kabul etmeliyiz, yaşadığımız şeyleri kabul etmeliyiz, ama bu bir duruşumuz bir fikrimiz olsun ve mutlak teslimiyet ile kaderci bir yaklaşım sergileyelim diye değil. Kaderin olduğunu bilerek, geçmişin ve yaşadıklarının farkına vararak, şimdiyi kucaklamanın önemi ile ilgilidir.

Şimdi daha önce birinci seans olarak üzüldüğümüz şeyin ikinci seans üzüntüsünü yaşadık. Ben beynimi durduramıyorum. Birey olarak neleri farklı yapsam neler nasıl olurdu diye düzlerce senaryo kurarak işin içinden çıkmaya çalışıyor ve iyice yoruluyorum. En sonunda kabullenip "şuan böyle oldu TAMAM, şuan içinde bulunduğumuz durumda ne yapabiliriz, gelecek için nasıl bir adım atabiliriz?" diye düşünüyorum. 


Ben gerçekten basit bir insanım. Her şeye bir çözümüm yok. Üzüntümü, sevincimi, içtiğim bir bardak detarjanı bile etrafıma yansıtamayan biriyim. Bu koşullar altında kendi içimde yoğurulup kendi içimde boğuluyorum. 

Her şey için çok şükrediyorum. İstemeyi verenin bir bildiği vardır elbet.. 


Şimdi bu yazıyı yazarken Ayşem yanımda ne güzel bir şey. Ay ve Güneş gibi. 

5 Mayıs 2020 Salı

Okçu, ok ve yay

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Halil CİBRAN

Şair bu dünyadaki her şey gibi çocukların da "bizim" olmadığını hatırlatıyor. Onların kendi yolları olması gerektiğini, özgür yaşam alanlarına ihtiyaç duyacaklarını ve YOL'u kendileri bulup kendileri çizeceğini anlatıyor.

Sevgi vermek çok önemli, düşünce zaman içerisinde gelişebilir. Ama sevgi etrafına gelişen düşünceler papatyaların üzerinde uçuşan rengarenk kelebekler gibidirler. 

Lev Tolstoy bir kez daha doğru söylüyor. İnsan sevgi ile yaşıyor. 

Ruhlar, çocukların ruhları, henüz hayatın kirli tabuları ile çevrelenmemiş ve yıpranmamış.
Ve aileler, çocuklarını kendileri gibi yapmaya çalışan aileler! Onlar kendilerine baksın diye çocuğu doktor olsun isterler, kendileri olmadıkları şeyleri çocukları olsun isterler, bazen çocukları için olan bu istekler kendilerini o kadar kör eder ki çocuğun bir şey "isteyebilme ihtimalini" bile düşünmezler. Çünkü onlar her şeyin en iyisini bilirler.

Okçu sonsuzluk yolundaki hedefi görüyor. Okçu her şeyi biliyor.
Kendinize gelin, okçuya saygı gösterin. Bir yay olduğunuzun farkına varın.

-
Bir ramazan günü, korona dolayısı ile ilk önce 2 hafta çalışıp 2 hafta yıllık izne çıkarıldık. Şimdi 1 hafta çalışıp 1 hafta yıllık izne çıkarılıyoruz. Her şey çok enteresan, bir ayı aşkın süredir ne AVM ler var ne dışarıda yemek/içmek. Haftasonları dahi yok. 

Machine learning crash course'u yenibitirdim ama söylemek istediğim daha önemli bir şey var: oy korona korona çıktım dünya turuna..

16 Nisan 2020 Perşembe

Kuğular

Birden oluverir her şey, cümle mühendisi değil isen susman gerekir. Konuşmayı bilmiyor isen en azından dinlemeyi öğren.

Ve bunları yapamıyor isen ne yapman gerekir? Bazen tam olarak anlayamaz ve tam olarak anlatamazsın. En çok geçmişte yaşadıklarından korkarken, eskisi gibi olmamasından da korkarsın.

Kuğular şahit olur o anlara, adım adım ararsın, bulamamaktan korkarsın. Sonra bir bakarsın oradadır ona doğru koşarsın. İnanmak istediğin şeyi milyon defa tekrarlar, zamandan koparsın.

Bilmiyorsun neden böyle olduğunu, bilmiyorsun nasıl düzelteceğini, bilmiyorsun nasıl anlatacağını düşüncelerini.

En korktuğun şey bazen gerçek olur. Artık insanlar dinlemez birbirlerini, onların fikirleri vardır, onlar biliyordur senin zaten ne düşündüğünü, ne söylediğin, ne söyleyeceğini, neyi isteyip neyi istemediğini. Öyle olunca da sen varken yok olursun.

Ama ben inanıyorum, eskisi gibi olacak çünkü "öyle bişey demedi".

Hayatın gel-gitleri insana çok şey öğretiyor. Akışa kapıldığında göremediği şeyleri gösterip kıymet bildirtiyor.

Kuğular aynı yerde duruyor ve kim bilir nelere şahit oluyor.

7 Nisan 2020 Salı

Veda zamanı geldiğinde

Veda zamanı geldiğinde insan buruklaşır, çoğu zaman kabul etmek istemediği bir gerçekle karşılaşır.

Ey doğduğum ev, "teşekkürler" sana en çok yakışır.
Ilk defa altıma işediğim, ilk defa başımı vurduğum, duvarını çizdiğim, kapısını tekmeledigim ve yıllarca küçücük odasında tavanına yapıştırdıgim yıldızlara bakarak kocaman hayaller kurduğum ev.

Bizi koruduğun ve bir yuva olduğun için teşekkürler. Balkonunda sefa suremedik, her yerini güzel güzel yaptiramadik, belki sana cok iyi bakamadik ama sen bize cok iyi baktın.

İlk evimiz, yuvamız seni ve salonda babanem dayansın ve beni uyutsun diye alakasiz bir yere koyulmus kalorifer petegini hic hic unyacagim. En büyük kavgaları, üzüntüleri heyecanları senin duvarların arasında yaşadık.

Teşekkürler, Allahaısmarladık..

24 Mart 2020 Salı

Covid-19 Zamanları

Aralık 2019 da Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip corona virüsü şuan ciddi bir şekilde tüm dünyayı etkiledi.

Bugün itibari ile test sonucu pozitif çıkan 400bin insan bulunuyor. Geçen ay bu rakam 80bin idi.

https://gisanddata.maps.arcgis.com/apps/opsdashboard/index.html#/bda7594740fd40299423467b48e9ecf6

Buradaki linkten güncel rakamlar takip edilebilir.

Italyada durum gerçekten çok kötü. Ben bugün paylaşılan bir video gördüm ve gözlerime inanamadım, yaşadığım ve yaşamayı sevdiğim şehir Milano'da meydanlar bomboş, bir insan bile yok, sadece güvenlik güçleri..

Özetle dünya zor bir dönemden geçiyor. "Yavaşla" denilmiş gibi herkes olağan akışlarına bir ara verdi ve evlerine çekildi. Fabrikalar, mağazalar dükkanlar kapatıldı. 65 yaş üzeri için sokağa çıkma yasakları yürülüğe girdi. Uzaktan eğitime, homeoffice çalışma sistemlerine geçildi. Yüz yıldır kurulu bir düzen birden ciddi bir dalga ile değişimin provasını yapmış oldu.

Ürdün/Amman'a gitmek için bilet almıştık. Gidebilecek miyiz bilmiyorum (Mayıs 2020 sonu) ancak umarım en kısa zamanda işler yoluna ve normale döner.

Bir çok işyeri evden çalışma sistemine geçse de bizde herhangi bir gelişme olmadı. Artık öğle arasında kumanya veriyorlar. Ve bir olaymış gibi "isteyenler yıllık izinlerini kullanabilirler" denildi. Gerçekten çok komik :) Ama işe yaradı! İnsanların neredeyse yarısı belki daha fazlası işe gelmiyor. Bu sayede benim gibi işe gelenler için de riskler bir nebze azalmış oluyor.

Daha uzun vadeli bir şeyler anlatacak olursam: Önümüzdeki beş yıl içerisinde Kanada'dan el sallıyor olabilirim, TAI de halen bu departmanda çalışıyor olabilirim veya işi bırakmış kuzu/koyun işine girmiş olabilirim. Bunların hepsi birbirinden çok uzak gibi görünsede merkezinde beni barındırıyor. Ve herkes bir şekilde yaşamın temposuna ayak uyduruyor. Gerçekten çok mutlu olmak ve yaptığın işi her gün sevmek gibi bir şey var mı bilmiyorum. Yoksa en tasavvufi açıdan konuyu değerlendirip Dünya denilen bu misafirhanede bir şekilde oyalanıp gidiyoruz işte mi demeliyim..


17 Şubat 2020 Pazartesi

27inci isim gününden bir hafta sonra

Artık genç sayılmıyor ve interrail bileti alamıyorum. Birçok indirimden faydalanamiyor ve orta yaş yolculuğunun ilk adımını atmış bulunuyorum. Tabi bunlar devletlere göre. Gençlik tanımı göreceli be.

Balıklarım akvaryumun ısıtıcı arızası sebebi ile vefat ettiler, yeni bir akvaryum aldım 30x30x30cm boyutlarında küp bir akvaryum. Eski evimizin arka sokaklarinda eskiden akvaryum yaptırdığım yaşlı amcadan aldım, 30tl, ileride bunu hatırlamak için yazıyorum.

Bir yılı aşkın süredir çalışıyorum kalite departmanında çalıştığım için adım kaliteciye çıkmış durumda lakin bu etiketten olabildigince çabuk kurtulmak niyetinde/istegindeyim. Hatta bugün yeni bir iç ilan açılmış ve IHA pilotu araniyormus. Kim bilir belki bir sene sonra IHA pilotu olmanin puf puf noktalarini anlatirim, belki yurtdışında doktora yapiyor olurum, belki inek sağıyor belki de ölmüş olurum. Kim bilir..

Masamda bir zeytin ağacı var, güzel kokar, güzel bakar, güzel düşünür ve güzel düşünen hayatından lezzet alacağından ötürü olsa gerek bu zeytin ağacı keyifli görünür.

Kariyer, nefes, vicdan, hedef, akademi, beklentiler, hayaller ve imkanlar cercevesinde verdiğin kararların çok önemli olduğu bir yaş oldugunu düşünüyorum, çünkü ne kadar doğru olmasada bir etiket olayı var. Yaptığın ve yapmadığın şeyler üzerine yapışıyor. Seçimlerini de ona göre yapman ve dikkatli olman gerekiyor.


Son sözler: bir bela sarmış başını insanların, toprakların ve tarihin. Buna da şükür diyoruz ancak zor oluyor yerle bir olmuşken adalet.

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.