21 Şubat 2017 Salı

Ben sordum, o söyledi

Bugün bir ağaç ile selamlaştım, gökyüzüne uzanan dalları geçen hafta kupkuru bir korkuluk gibiydi. Yalnız bugün işler farklı, dallarının ucu tomurcuklanmış, çiçeklere hazırlık var dedi. Mevlana'nın bir sözü aklıma düştü "sanmasınlar ki yenildik, sanmasınlar ki öldük, bir başka bahar için sadece yaprak döktük".

Gökyüzüne uzanan dallar gece karanlığında kaybolunca hava sıcaklığına yenik düşen soğuk ellerim kalemime tutundu -ki benim ellerim her zaman soğuktu. Bazen insanı yazmaya iten tek şeydir o duygu. 

Şuan yanımda olsan sana galaksimizde bilinen en yaşlı yıldızın 13,2 milyar yıl yaşında ve galaksimizin çapının yüz bin ışık yılı genişliğinde olduğunu anlatırdım. Belki sen ilgileniyormuş gibi yapardın, belki dalların gökyüzüne uzanır sadece bu galakside dört yüz milyar yıldızın kusursuz bir nizam ile nasıl döndüğünü anlardın. 

Ama şimdi susma zamanıdır en azından bir süre, sana hiçbir zaman söylemediğim kelimeler üzerine düşünüp taşınma sırası değil. Olan her şeyi bir bütün olarak kabullenişinin  yıl dönümünü kutlayan bir adamla tanıştığımdan beridir gitmelere ve sahte hayatlara uzak kalmalara daha da duyarsızlaştım. Dağ başlarında düşlerini kovalayan kişilere eşkıya denen diyarlardan boncuk karşılığı satılmış kan kokan topraklara dolaştım. 

Şimdi susma zamanıdır gülüm. Uçanların kanatlarının yandığını, uçarım diyenlerin yalanlara kandığını anlama zamandır. Herkes işine bakar, işine çok bakanlar yalnızlıktan bir kepçe daha tadar. Şimdi işine bakma zamanıdır. 




9 Şubat 2017 Perşembe

Yirmi Dördüncü İsim Günümde

Zamanında İzzet Altınmeşe'nin de seslendirdiği bir türkümüz vardır "Yaş Destanı". Belirli yaşlara belirli sıfatlar yüklenen bu sözler dizesinin bir bölümü şöyle: (tamamı da böyle)

Bir güzel ki, on yaşına girince,
Gonca güldür de henüz açılır
On birinde, gonca diye koklarlar;
On ikide, elma diye saklarlar;
On üçünde cevr-ü cefa çekerler ;
On dördünde, hamre şekere benzer.

On beşinde, güzelliğin çağıdır;
On altıda, gören aklın dağıtır;
On yedide, göğsü cennet bağıdır;
Uzanır kameti selviye benzer.

On sekizde, hem artırır zarını,
On dokuzda, terk eylemiş arını.
Yirmisinde, gözdedir şikârını,
Zincirlerden kopmuş aslana benzer.

Şimdi yirmi dört halen "zincirin koparmış aslan" sınıfında oluyor ve buna seviniyorum çünkü "yirmi beşte bıyıkları buğrulur, otuzunda akan sular durulur" şeklinde devam ediyor. Biz doksanlar çocukları biraz hızlı yaşlandık bence. Ama sorsan 50 ler çocukları da öyle 60 lar çocukları da. Bizlerin misafir olduğu ve dünyanın ise misafir terlikleri olduğu gerçeğini anlamak için 200,000 yıl önceye gitmeye pek gerek yok sanırım. Bu muhabbeti kapatıyorum içinizi baydım biliyorum.
_____________________
Yazdıklarımı çok nadir okurum. Yazma sebebim kendi yolculuğumu gözlemlemek de olsa, geçmişe dönüp bakmak ve özellikle kendinin kendi hakkında yazdıklarını okumak bazı insanlarda depresif duygular getirir. Bu yazdıklarımla mı alakalı bilmiyorum ama yazdıklarımı okumaktan 'kaçınıyorum' diyelim.
Bu isim günü başlıklı yazıların dördüncüsü olacak ve ilk defa kendi yazdıklarımı okuyup onların üzerinden bir şeyler yazacağım. (bkz: 21  - 22 - 23 )

Bu günden tam 3 yıl önce,doğum günümde bana en güzel hediye ablamın mutluluğu olmuştu. O mutluluğun meyvesi olan Ayşem ise şimdi tamı tamına 6 aylık. Bence oldukça büyük, benden kat kat akıllı ve komik. Ablamın evliliği ve başka bir şehirde yaşamaya başlaması aramızdaki bağı daha da kuvvetlendirdi. Gözden uzak olmanın gönülden yakın olmaya çevrilmesinin insanlara bağlı olduğunu ve bunun hem mümkün, hem muhteşem bir şey olduğunu öğrenmem de böylece gerçekleşmiş oldu


Yirmi ikinci isim günümde "baharı yaz uğruna ve aşkı naz uğruna" tükettiğimizi anlatarak bitirmişim. Geçtiğimiz yıl ise bir muhteşem bir gelişim ile "herkes kendi halinde şizofren" alıntısı son sözlerim olmuş.

Ah be arkadaşlar şimdi ben 19da gerçekten mutluydum. Gerçi şimdi yine mutluyum ancak kalmak istediğim yaş 19du. Sizin hep kalmak istediğiniz yaş var mıydı? Şu yaşımda loop'a girsem de hiç çıkmasam dediğiniz bir yaş..

Yirmi dördün bir özelliği var, ajitasyon için değil ancak bir gerçekliği dile getirmek için. Bu ailemle kutlayamadığım ilk doğum günüm. Vahh vaah çok da önemli bir mesele sanki dediğinizi duyar gibiyim. Evet değil çünkü bu bir seçimdir, seçim bana aittir, seçim size ait olduğunda sonuçları da size aittir arkadaşlar.

Bu sıralar dünyada çok kötü şeyler oluyor, ve bu kötülüklerden çağımız teknolojisi ve trendleri sayesinde anında haberdarız. Benim düşünceme göre dünyada her zaman kötü şeyler oluyordu, ancak şimdi bunlar gözümüze sokulduğu için, toplumların insanların hayat döngüleri ve davranış biçimleri büyük ölçüde öngörülebilir, yönetilebilir, yönlendirilebilir olduğu için, aslında beynimizin içinde yaşadıklarımız ve savunduğumuz doğrular ile sergilediğimiz eylemlerin farkılıkları arttığı için, son olarak da kötü şeylerin etki ettiği kitleler ve sonrasında oluşturduğu zincirin halkalarının sayısında artış olduğu için biz dünyada ve ülkemizde sürekli kötü şeyler oluyor diyoruz.

Çağımızın bir trendi olarak da kötü şeyler hakkında söylenip, kendi teritoryamız içerisinde güzel güzel yaşayıp gidiyoruz. Çünkü yaşamış olduğumuz çağ bireysel eylemlerin saman alevi gibi anında tutuşup anında popülerliğini kaybetmesi zemini üzerinde bir şekilde yapılanmış. 

E arkadaş bunları bize neden anlatıyorsun 24 yaşına gelmişsin halen "vik vik vik vik" demeyesiniz diye burada bu konuyu da kapatıyorum. 
_____________________

Okulda bu dönem toplamda 3 ders alıyorum, üç ders kulağa az gibi gelebilir ama ders saatleri ve ders yoğunlukları oldukça fazla. Geçtiğimiz günlerde hayatımda ilk defa bir sözlü (üniversite düzeyinde final) sınavına girdim ve güzel bir not alarak 3 dersin birini geçmiş bulundum. Daha sonra 1500 slayt civarı çalışmamız gereken konusu olan çok yoğun bir dersin sınavına 2 gün önce girdim, buna çok hazırlanamamıştım ama belki şans eseri geçerim diyordum ancak ondan da bu sabah itibariyle kaldığımı öğrendim.

Burada bütünleme diye bir olay yok ama bir dersi aldıktan sonra 1 sene içerisinde 5 defa farklı dönemlerde o dersin sınavına girebiliyorsun. Örneğin birinci dönem aldığın dersin sınavına istersen ikinci dönemin sonunda girebilirsin. 

Bu dönemi atlatırsam önümü görmek benim için daha da kolaylaşacak. Önümü görmekten kastım kendime güvenim gelecek, bir buçuk yıl sonra mezun olduğumda yapacaklarım yapmak istediklerimle ilgili hayaller kurmaya ve bunları size anlatmaya başlayacağım. 

İyi ki varsınız arkadaşlarım ve ailem, destekleriniz benim için çok anlamlı. Yanınızda olamadığım zamanlar için beni affedin. Ama telafi edeceğiz.

Son olarak Zagoncu'ya sormuşlar peynirli gözlemeyi mi çok seversin patatesli gözlemeyi mi diye. O da cevap vermiş "ülkeme dönüş yolunu gözlemeyi".