17 Aralık 2015 Perşembe

Şiir Gibi Kız

Dalgalanırken deniz
Gözlerin sessiz
Ve soğuk hava
Yürüyorsun bir sahil kenarında

Kalbini açmışsın insanlara, sevgi vermekten korkmadan
Düşlerin vardır
Kış mevsimlerinde kolunda bir delikanlı; kardan adam

Hep sonradan gelir aklım başıma
Sisler bulvarından kopamamam bu yüzden belki de
İçimde fırtınalar esiyor
Kayboluyorum en ıssız yerlere sürükleniyorum
Gözleri sessiz bir kızı
Sahil kenarında yürürken görüyorum

Yıldızlar neler fısıldıyor sana?
Neler düşünüyorsun başını koyunca yastığına?
Bilmiyorum

Okyanuslar geçip, denizlerde yitip gidiyorum
Yaşadıklarım ve geçmişim pek akıllıca değil
Sen neler yaşıyorsun merak da ediyorum

Bildiğim tek bir şey var
Ne çok, ne de azsın
Herkesten hallice şiir gibi kızsın


12 Aralık 2015 Cumartesi

Updated Life Plans - Volume 12.12.15

Ben hiç alarm kurmam, kursam da büyük ihtimalle alarmdan önce kalkar ve çoktan hazırlanmışken öten alarmı kapatırım. Bu gün de öyle bir gündü.

Bundan beş yıl önce aile baskısı sebebiyle açıköğretim fakültesine kaydolunmuş ve ismi şekilli olduğu için "uluslarası ilişkiler" bölümü seçilmiş, tüm derslerden kalınmış, bir defa tam yıl ve bir defa da yarım yıl ara verilmiş ve ite-kaka üçüncü sınıfa geçilmiş. Bugün ve yarın da sınav olduğu için alarm sınav saatinden 1buçuk saat öncesine kurulmuş ve alarmdan yarım saat önce otomatik uyanılmıştır.

Hep mişli-muşlu cümleler kurmak istemiştim. Yukarıdaki paragraf bu isteğimi bir iki yıl daha karşılar deyip esas konuya geçiyorum.

(Ayvalı ıhlamur çayı içerken dinlediğim şarkı burada)

3-5 ay önceki ben ile şimdiki ben'in düşünceleri arasındaki uçurum hiçbir zaman şu anki kadar farklı olmamıştı. Mezun olalı neredeyse altı ay olacak ancak istediğim gibi bir iş henüz bulamadım. İşsizliğimin ortanca safhalarını yaşadığımı düşündüğüm bu dönemde ODTÜ ve Hacettepe'ye yüksek lisans başvurularında bulunma kararı aldım. Eylül 2016'da da avrupada yüksek lisansa başlayacağımın planı ve hazırlığı içerisindeyim.

Kısaca iş bulmaktan ümidi kestim. Bu yazıyı yazarken bile  'ya öyle demesene belki bir kaç ay içinde çok iyi bir teklif gelecek' gibi düşünceleri aklımdan uzak tutamasam da bu böyle. Öyle bir şeye inancımın kalmadığını söylemek doğru olur.

Altı ayda ne öğrendim? Çalıştığın şirkette patronun / müdürünün önemli olduğunu, eğer sadece tecrübe sahibi ancak vizyon sahibi değilse böyle bir ortamda çalışmanın beni rahatsız edebileceğini öğrendim. Henüz kurumsal yapıya ulaşmamış firmalar patron bazlı çalıştığından dolayı patronun para vermek istememesi, ucuz işgücü kullanmak istemesi ve insanların haklarını - emeklerini - önemsememesi gayet normal karşılanıyor bunu öğrendim. İş arkadaşlarının önemini öğrendim, bazı tehlikeli insanlar olduğunu, saygı kazanmak için ilk aşamada saygı göstermek gerektiğini öğrendim.

Paranın imkan sağlayan bir amaç olduğunu, bir şekilde kazanılabileceğini ancak aynı zamanda yürek karartan bir perde olduğunu, zamanla vicdanları da yok ettiğini öğrendim.

Son olarak iş bulabilmek için zeki, çalışkan, ileri görüşlü, kendini geliştirmiş vs. olmanın değil, bir tanıdığının olmasının yeterli olduğunu öğrendim.
_____________

Deli olduğunu düşünen varsa okusun.

Nasıl ki delilik dediğimiz durum aşikar, sağduyuya dayalı bir anlamı yoksa, akıl sağlığına iliştirilen değerler de ebedi veya 'doğal' değildir. Bazı insanların deli olduğu algısı düşünce tarihinin bir parçasıdır ve deliliğin tarihsel bir tanıma ihtiyacı vardır. Delilik anlam ifade etmemek, ciddiye alınması gerekmeyen şeyler söylemek demektir. Ama bu tamamen, belli bir kültürün anlamı ve ciddiyeti nasıl tanımladığına bağlıdır; tanımlar ise tarih boyunca büyük bir çeşitlilik göstermiştir. Belli bir toplumun düşünülmemesi gerektiğine kanaat getirdiği şeyler delilik olarak adlandırılır. Kati sınırlar koyan bir kavramdır delilik; hudutları 'öteki'ni tanımlar. Deli, toplumun dinlemek istemediği, davranışları kabul edilmez olan, bastırılması gereken kişidir. Farklı toplumlar deliliğe (yani neyin anlam ifade etmediğine) dair farklı tanımlar kullanırlar. Ama bu tanımların hiçbiri diğerine göre daha az'yöresel' değildir. Örneğin Sovyetler Birliği'nde siyasi muhalifleri akıl hastanelerine kapatma uygulamasına yönelik infialin bir kısmı hedefi ıskalar, çünkü sadece böyle bir şey yapmanın kötü olduğunu değil (ki bu doğrudur), aynı zamanda bunun akıl hastalığı kavramının yanıltıcı, hileli bir kullanımı olduğunu ima eder; naif bir şekilde, akıl sağlığının evrensel, doğru, bilimsel bir standardı olduğunu varsayar ( sözgelimi Fas gibi bir ülkenin değil ABD, İngiltere, İsveç gibi ülkelerin akıl sağlığı politikalarında uygulanan bir standart). Halbuki bu doğru değil. Her toplumda akıl sağlığının ve deliliğin tanımları rasgeledir, kelimenin en geniş anlamıyla siyasidir.

Artaud delilik kavramının baskıcı işlevine karşı son derece duyarlıydı. Delileri düşüncenin kahramanları ve şehitleri olarak görüyordu: ruhsal yabancılaşmanın ötesinde yoğun bir toplumsal yabancılaşma noktasında sıkışıp kalmış, deliliği kendi rızasıyla kucaklamış kişiler - daha üstün bir haysiyet anlayışına sahip olduklarından, belli bir zihin berraklığını kaybetmek ve kanaatlerini ortaya koyarken sergiledikleri yoğun tutkuyu yitirmektense delirmeyi tercih eden kimseler...

Delilik bireyselliğe bağlılığın (bu bağlılık en uca savrulduğunda ortaya çıkan) mantıksal sonucudur. Artaud'un 1925'te kaleme aldığı "Tımarhanelerin Tıbbi Direktörlerine Mektup"ta belirttiği gibi, "tüm bireysel eylemler antisosyaldir". Nahoş bir hakikat; muhtemelen kapitalist demokrasi, sosyal demokrasi veya liberal sosyalizmin hümanist ideolojisiyle de uzlaştırılamaz - ama Artaud haklı. Davranış yeterince bireysel olduğunda, aynı zamanda nesnel olarak antisosyal olacak ve diğer insanlara delice görünecektir. Bütün insan toplumları bu noktada hemfikirdir. Sadece deliliğin standardının nasıl uygulanacağı ve temel antisosyal eylemleri anlam ifade etmemekten ibaret olan kişilere reva görülen hapis cezasından kimlerin (ekonomik, toplumsal, cinsel veya kültürel ayrıcalıklar nedeniyle) korunacağı veya kısmen muaf tutulacağı konularında farklı düşünürler. 

-Susan Sontag, "Sunuş", Anatonin Artaud: Selected Writings.