Ankara'da soğuk bir gün. Kar'ın tadını pekte hissedemediğimiz bir kış geçirdik. Her yer kar olsun da, gri şehir beyazlara bürünsün, şiirler okuyalım ve belki de okullar tatil olsun istedik.

Kime güvenip, kime sinirleneceğimizi, neye sevinip, neyden nefret edeceğimizi kalıplaştırmak, kalıpları da zamanı geldiğinde yıkmak, bunu yapacak güzel insanlarla tanışmak için biriktirdik anılarımızı.
Bizler küçükken yavaş yavaş büyümemizi izleyen ailemizin, çevremizin: onlar yaşlanırken yavaş yavaş olgunlaşmamız sırasında , onları daha iyi anlayalım ve "vay be hayat" diyebilelim diye biriktirdik anılarımızı.
Sadece anılar değil zaman içinde biriktirdiklerimiz. Korkular, sevgiler, hırslar..
Eşyalar da biriktirdik biz. Kurumuş yapraktan tutun da, eski bir fotoğrafa, belki de canlı bir ağaca yükledik anlamlarını zaman geçerken hayatlarımıza dokunanların.
__
Kitaplar, onlar ki benim arkadaşlarımdır. Çok keyifli yolculuklara çıkarmışlardır beni, hayallerimin ötesinde yerlere götürmüş, bana beni sorgulatmışlardır.
Defterler, onlar ki benim dostumdur. Lise yıllarında tanıştığım dostlarım. Hani öyle günlük günlük değil ama "anlık" her ihtiyacım olduğunda çıkıp gelen, yazdıkça beni dinleyen, yazdıkça bana kendimi öğrenmemi sağlayan dostlarım.
Yirmi üçüncü isim yılımda yeni bir işim, planlarım, hayallerim, bunları paylaşacak ailem ve arkadaşlarım var. Bunu bilmek beni çok şanslı hissettiriyor.
Hayatın ne getireceği belli olmayacakken ve aynı zamanda zamanın durmasını engelleyemeyecekken, bunu bilerek yaşamak çok heyecan verici geliyor bana. Evet evet "YAŞAMAK ÖLDÜRÜR" ama buna rağmen yaşamak ne delice bir şeydir..
"Herkes kendi tarzında şizofrendir."
Ingman Bergman