4 Ocak 2012 Çarşamba

ferah olmayan yürek

can sıkıntısından yazdığım yazılar olurdu ancak canım sıkıldığı için yazmalarım pek nadirdir. nedenide canımı sıkabilecek şeylerden uzakta durmam onlara yaklaşmamam sanırım. belkide korktuğumdandır kim bilir?
bakalım kitapkurdu kafe den hoca ne diyor "bir çay doldur bana hayatım gibi koyu olsun, şeker atma içine dertlerim gibi acı olsun, çıkar kaşığı içinden benim gibi yalnız olsun". merak ettim hoca benim çayı şekersiz içtiğimi nerden biliyor. aa sonra aklıma birde ne gelsin. hani duygularda ortakya..

mister zagoncu bir tane dedektifle tanıştı şimdiye kadar. ilk başlarda dedektifi kendi gibi gördü. ruhları benzerdi. en azından farkı görebilme, özgüven ve ayak uydurabilme konularında denk sayılırdılar. daha sonra dedektifi henüz çok az tanıdığını unutup işleri kafasında çok erken büyüttü zagoncu. imge değilde metafor dedi dedektif. insan ne ile yaşar diye sorulduğunda ise insan insanla yaşar dedi. ha birde yeni kelime öğrenilir dedektiften "avangart".

zagoncunun zayıf noktası bazı konularda ayarının olmamasıdır. örneğin istediği zaman abartılı biçimde yemek yiyebilir. sevdiği zaman ya çok sever ya az.

bir kitap okuyorum ismi "kinyas ve kayra" yazmayı istediğim kitap tarzında. kitabın içindeki karakterlerin ruh halleri beni unutulmuş zamanlardaki gizli hallerime götürdü.

ha birde yazmak istediğim hiçbişeyi yazmadığım bu yazıya hayatının baharında felsefe yapmaktan vazgeçmiş ve doktorluğa soyunmuş birinin sözleri eklenir.
"Deveye sormuşlar 'boynun neden eğri?' diye, 'medula spinalisin merkezi ilk omurun miyeli sinirlere yaptığı lokal baskıdan ötürü dorsal ve ventral motorik sinirler sıkıştığı için' demiş."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder