26 Kasım 2016 Cumartesi

Anlamadıklarımdan

etrafında surlar var köpük taşlarından
sesler duyuyorum hava karanlık ve soğuk
bakışlarımı kaçıramam köşe başlarından
düşlerim dikdörtgen değil hafif konik

Nasıl aşıyor insanlar insanların etrafındaki surları? Yalanlar mı yaklaşmanın en güzel yolu kalelere, yoksa doğruları kuşanmış bir ordu mu daha kolay aşacak duvarları?

Huysuz bir adamın günlüğünde duygusuzluğun doruklarına ulaşmış insanlardan bahsediliyordu.Sokak lambalarından daha sessiz olan bitenleri izleyen insanlar, artık hissedemeyen, gece dahi karanlıkta kalıp, karanlık bırakmayı tercih eden insanlar. Onlardan bazılarını "nasırlı kalpler" diye adlandırdı huysuz bir adam.

Ütopyalar ne zaman kendine çeker insanı? İnsan ne zaman ütopyalara çekilir?

Nasırlı kalpler diyordun, çoğu zaman en büyük yalan ve en küçük doğrulara karşı savaşmış, içerilerinde yanan o son ufak ateşi korumak için dizerler taşları, üst üste, yan yana ve tekrar üst üste. Artık ne ışık görünüyordur ne de kale, tek görünen büyük bir taş.

Nasırlı kalpler diyordu huysuz bir adam "karşılaşınca onlar 'aşk' arayan ile, zaman gerek bir taşın ötesine geçmeye".

Sabır yok artık, beklemek imkansız, tayfa huzursuz, günler oldu karayı görmeyeli. Her doğan güneş eritiyor buza dönen umutları ve gece cömert değil bu günlerde, yetmiyor soğuğu kurtarmaya eriyen buzu.

Huysuz bir adamın günlüğünü okuyorum, mürekkep karası kelimeler altlarında gizliyor ümidi. Çünkü huysuz bir adam gizlemiş umudunu ve örmüş taşları üzerine, kimse ondan bir daha çalamasın diye.


Eksik olan şimdi tamam, mümkün artık aşk yaşaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder