6 Kasım 2016 Pazar

Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum (deneme)

Tarih sayfalarında unutulmamış, ancak kimsenin de asla hatırlayamayacağı bir gündü. Unutmak ile hatırlamamak arasındaki çizgi kadar ince ince işlenmiş ahşap pruvası kendine bakan gözleri uzun süre meşgul etmesiyle ünlüydü. Kaptan kamarasında bir adam iskele tarafına kurulmuş kitaplığın önünde, genişçe omuzları ve nasırlı ellerini masaya uzatmış, aklındaki binlerce düşünce ile kırışmış alnın altında çatık kaşları büyük bir haritaya bakıyordu. Ayaklarının altındaki tahtaların her kıvrımını ezbere bilen bu adam, geçmişini, anılarını, hüzünlerini, yaralarını, hayallerini ve düşlerini en azgın denizlerde bile hayatta kalmayı başarmış bu gemi ile bütünleştirmiş olacak ki gemi kendi adını taşıyordu.

Birden doğruldu, gözlerini kıstı, kapıya doğru yöneldi. Ahşap kapı gıcırtı ile açıldı, başını hafifçe eğerek kapıdan geçti, ana güverte ve kıç kasarada bir sessizlik peydah oldu. Günlerdir beklemekten biraz sıkılmış fayfa aynı anda doğruldu, gözler köprüye dikildi. Kaptan tek bir kelimeyi sert ve gür bir ses ile haykırdı. Avara! Herkes ne yapması gerektiğini biliyordu, o saniyeden sonra gereksiz hiç bir şey konuşulmadı. Çapa alındı, ana yelken açıldı, Dümencisi yanına geldi, ağır adımlarla baş kasaraya doğru yürüdüler. Rüzgarın bu ahşap yığınını ilk hareket ettirmesiyle beraber kafa açtılar. Kaptan ince ince işlenmiş pruvaya baktı, rüzgar karşıdan esiyordu. Hiç kimsenin asla hatırlayamayacağı bir gün, zihninde hatırlayamadıklarının getirdiği hüzün ile başlamıştı.


Huysuz bir adamın günlüğünü okuyordum. Okudukça kayboluyordum. Hiç dünya denizinde kaybolan bir gemi hayal ettiniz mi?Hiç bu gemide olduğunuzu hayal ettiniz mi? Bir gemi olduğunuzu hiç hayal ettiniz mi? Bulunamayan yerleri bulmak için önce kaybolmak gerekirdi.

1 yorum:

Yorum Gönder