9 Aralık 2017 Cumartesi

Kalem kırılınca(1)

Kalem kırılınca yazı olur ve ciddi meseleler konuşulur. Havanın soğukluğu sabaha su birikintilerini dondurur. Ve böyle gecelerde okunur huysuz bir adamın günlüğü.

"Kırılmış kalbin tekrar yürülüğe girmesi:
Size çok zor yazdığım bu hikayeleri anlatacağım. Baş rolde kıvırcık saçlı, bir seksen boylarında bir kız ya da sakallarından yosunlar toplanan bir denizci yok. Baş rolde kalbi kırılan ve tekrar yürülüğe giren herkes var. Benim cümlelerim kendi kişisel deneyimlerimden oluşur, gezdiğim denizlerde, karalarda ve tüm acun etrafında dıştan kalabalık içten yalnız olan insanların yansımasını oluşturur."

Bazı insanlar kalem kırılınca yazar, bence huysuz bir adam da onlardan biri. Bazen öfke ile kırılır kalemi, bazen hasret ile. Kah denizler hatırlatır çocukluğunu, kah yağmurun eşsiz kokusu.

"Sevdiği insanı toprağa gömdü, artık hareket etmeyen bir beden, atmayan bir kalp ve konuşmayan bir yüz beyaz bir örtünün içerisinde onun kucağında bir buçuk metre derine kazdığı çukurun içine uzandı. Ne kadar ısrar etsem de kazarken yardım kabul etmedi. Yağmur çiseliyor ve onun göz yaşlarına karışıyordu. Elini omzuna koydum. Biliyordum ki sevdiğini kendi elleriyle toprağın içine bırakan, ve kendi elleriyle gözyaşları içerisinde sevdiğinin  bedeninin üzerini toprak ile kaplayan bu kişi bir artık farklı biriydi. Ölümle ilk defa bu kadar yakınlaşılınca parçalanan bu kalp, insana taşıması ağır bir yük ve alınan her nefese eklenen yeni bir sorumluluk getiriyordu. "

Sayfaları hızlıca çevirdim, bazı harflerin altı çizilmiş ancak özensizce yazılmış bu kısım hemen bitsin istedim. Huysuz bir adamın yazdıkları, ve ölümün yazıya sinen kokusu beni oldukça rahatsız etti. Ölümü yok satmanın getirdiği keyfe dönmeden önce tekrar hatitladim - yaşamak öldürür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder