23 Şubat 2011 Çarşamba

1

sevindi duyduklarının karşısında. beklemediği ancak yüreğinden geçen duymak istediklerini duymuştu. yorgundu ancak mutluyu Dony. çok değil birkaç ay önce bunu yapmak zorunda olacağını söyleseler muhtemelen inanmazdı. yorgundu ancak mutluydu.
sevindi söyledikler karşısında. pek istemediği ancak beklenen sözler söylemişti. gülüyordu ancak yorgundu Zagon. birkaç ay önce söyleselerdi bunu yapmak zorunda olacağını inanırdı. mümkün olabilceklerin sınırı yoktu ona göre. her an her şey olabilirdi.
yağmurlu bir günde gözlemledim ben tüm bunları. yağmurlu bir gecede. tanıyorum ikisinide yada öyle sanıyorum ben. biliyorum Zagon eve gidecek. dışarıya adımını attığında kitaplarını paltosunun içine gizleyecek ıslanmasınlar diye. şemsiye taşımıyor zaten, kapşonlu giymiştir yağmur ihtimali varsa o. ama takmaz kapşonunu bu olanlardan sonra. sokak lambasına kadar boynu dik yürüyecek ve başını öne eğip hızlı adımlarla devam edecekti eve. vardığında paltosunu acele çıkaracak kitaplarını bir kenara koyacak, masasına oturup bir mum yakıcak evet Edison varolmadığı için değil sadece Zagon mum sever. yazacaktır birşeyler ama neler?

dün umutlarımla başladım yola. bazen "yolu görünmeyen sonun başındayım koştum" diye bir şarkı söylediğimde oldu. gökyüzündeki bulutları kadim krallara da benzettim bazen. son saatler içinde yaşadıklarıma inanıyorum. kabullenemek istemiyor ancak kabulleniyorum. bu bir sıkıntı doğuruyor içimde. geçicek bir sıkıntı. ben bunları yazarken az da olsa hafifleyen bir sıkıntı. oysa sabah herşey güzeldi - bu beton binaların arasında ne kadar güzel olabilirki. gökyüzünde yağmur var şimdi, bulutlarıda düşünüyorum. minik minik yok oluyorlar yeniden varolacaklarını biliyorlar mı acaba merak ediyorum. tüm bunlar olmadan önce komşum kapımı çaldı. bir adam kırklı yaşlarında saçlarında hafif ak var orta boylarda ayağı çıplak ve turuncu bir terlik ayağında. yanında çocuk en fazla 9 yaşında. saçı tamamen traşlı 0 numara. çocuk hasta "kemoterapi" görmeye gelmiş şehrime. bir balığı varmış çocuğun fanusun içinde bir japon. gidecekmiş kendi şehrine 20 gün sonra tekrar gelene kadar bakmamı istedi balığa. saçları yoktu. gözleri vardı. o gülümseyen gözlerin içinde anlattıklarını uzun zamandır başka birinde görmemiştim. balık yüzüyor şuan titreyen mum ışığında. sussam uzansam toprağa ve kapatsam gözlerimi hayal ettiklerim ne olurdu ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder